Yeni albümünüz “Ringleader of the tomentors”‘un sözleri ve sesiniz yeni bir hayata başladığınız duygusu uyandırıyor.
Doğru, Yeni bir hayata başladım. Kendimi o kadar iyi hissediyorum ki, hafiflemiş gibiyim. Roma’da yaşamaya başladığımdan beri geçirdiğim değişim benim için şaşırtıcı.
Müziğiniz ve şarkı sözleriniz erotikleşmiş.
O yeni değil hep erotikti.
“Ringleader of the Tormentors”ı dinleyenlerin büyük çoğunluğu aşık olduğunuza hükmedecek, Haksız da sayılmazlar…
Evet, bir insana aşık değilim. Bir şeye aşığım. Albümdeki şarkılarda bunu anlatıyor zaten. Dolayısıyla bu konuyu deşmeyi bırakın.
Romaya taşınmanızın sebebi birisiyle birlikte olmanız değil mi?
İçinizdeki magazin muhabirini susturun artık. Cıvık bir magazin boyutuna girmesek daha iyi olmaz mı?
Uzun süre Los Angeles’ta yaşadıktan sonra niye birden Roma’ya taşındığınızı merak ettik. İngiltere’ye o kadar bağlı görünüyordunuz ki, sizi başka bir yerde düşünebilmek imkansızdı. Ama yedi yıl Los Angeles’ta yaşadınız, Şimdi’de Roma’dasınız…
Çok uzun zaman atgözlüğüyle yaşadım. Sık sık seyahat ediyordum, ama geçip gittiğim Avrupa kentlerine karşı bir hassasiyetim yoktu. Genel olarak ruh halim öyleydi, çok içe dönüktüm. Ama değiştim ve yeni ufuklara açıldım.
Müziğe dönelim…Yedi yıllık aradan sonra 2004’deki dönüş albümünüz “you are the quarry”, artık sakin, yumuşak işler yapacağınız izlenimini bırakmıştı. Oysa yeni albümünüz bayağı rock bir albüm. İki albüm arasındaki farkın sebebi ne?
Yorgun ve bıkkındım.Ruh halim öyleydi.İtalya devreye girdi ve yeni şarkılar biçimlerini buldu.Roma bana gücünü,savaşkanlığını ve mücadele gücünü verdi. Enstrümantasyonları çoğalttık, bu sayede şarkılar çok katlı oldu.Bu arada, Tony Visconti’nin dahi bir prodüktör olduğunu belirtmem lazım, şarkılara bir sürü güzellik kattı.
Albümün ikinci parçası ” dear god, please help me”, efsanevi film müzikleri bestecisi Ennio Morricone de katılmış…
Morricone’nin albüme katılması tamamen tesadüfen oldu.Bizim kayıt yaptığımız stüdyo’ya uğraması gerekiyormuş. Ses mühendisleri bizi uyarmıştı: “Morricone stüdyoya ne zaman gelse, kayıt yapan müzisyenlerden birisi birlikte çalmayı teklif eder, o da her seferinde reddeder. Aklınızdan bile geçirmeyin. Kimleri redetmedi ki” Ama biz yine de ona parçalardan birini dinlettik.O da parçanın düzenlemesini yapmayı kabul etti.36 müzisyenden oluşan bir orkestra getirdi ve kendi dünyasına kapandı. Morricone’yi izlemek müthişti. Şarkının bütünü üzerinde düzenlemeler yaptı. Onu yaklaşmak çok zor, hep etrafı çevrili ve İngilizce bilmiyor. Geliyor, yapması gerekeni yapıyor ve gidiyor.”
Pete Doherty’i nasıl buluyorsunuız?
Malesef müzikten çok medya sirkiyle iştigal ediyor. Bu feci bir tuzak ve her nedense Pete Doherty o tuzağa balıklama dalıyor. Kate Moss onu kendi düzenine çekmiş gözüküyor. Hal böyle olunca da Doherty’i umursamam için bir neden yok.Hayal kırıklığına uğrattıysam özür dilerim ama , durum böyle.
Arctic Monkeys hakkında ne düşünüyorsunuz? Albümlerinin adı (Whatever people say i am, that’s what i’m not) çok Morrisey kokuyor. Bugünlerde hit olan o albümün adını duyduğunuzda ne düşündünüz?
O albümün adı Jools Holland’in “Later” adlı şovunda beni takdim edişini hatırlattı: İnsanlar hakkımda ne derlerse desinler, bahsettikleri ben değilim. Arctic Monkeys’in kitaba atıfta bulunacak zevkte olmaları memnuniye duydum. O grup hakkında bundan ötesinde bir fikrim yok.
Hiç dinlemediniz mi onları?
Bir defa televizyonda gördüm.
————————————————————————————————–
O günlerdeki halinizin bugünün gençliğinde aynı etkiyi uyandıracağını umuyor musunuz?
Hayır, asla öyle bir etki olmaz. Kamuoyunun zevkleri çok değişti.Herkes daha eğitimli ve şoklara daha çok şerbetli.
Yani Smiths doğru yerde doğru zamanda mı çıktı? Birkaç yıl önce ya da birkaç yıl sonra çıksaydı aynı etkiyi yaratmaz mıydı?
Asla yaratmazdı. Smiths ortaya çıktığında dünyanın gözü başka yerlerdeydi. İnsanları ancak öyle şaşırtabilirsiniz.Eğer gelişiniz bandoyla duyuruluyorsa, plak şirketiniz bas bas bağırıyorsa , kimseyi şaşırtamazsınız. Sessizce insanların arkasından gelip omuzlarına dokunmanız ve dönüp baktıklarında yüzlerinde oluşan ifadeyi yakalamanız gerekiyor. Ben bunu sık sık yapıyorum.
Bu soruyu sormak kaçınılmaz, çünkü bütün smiths fanlarının aklından geçirdiği bir şey: Yeniden bir araya gelme ihtimaliniz var mı?
Bu duyguyu anlıyorum. Ama bununla birlikte herkesin aklından geçen bir düşünce de var: Bol sıfırlı bir çek verirlerse, neden olmasın? Hayır, olmaz. Aradan 18 sene geçti.Artık ne ben onları tanıyorum, ne de onlar beni. Dolayısıyla neden sahneye çıkıp birlikte müzik yapalım ki? Anlıyorum, dağılmış bütün önemli gruplara bu soru sorulur, Benim cevabım prova edilmiş bir cevap değil; Smiths’le tekrar birbir araya geleceğime taşaklarımı yerim daha iyi. Dikkat edin bu cümleyi bir vejetaryan söylüyor.
ROLL-107. Sayı
s36-38