Gitarda UÇK Grind’dan Levent Ersoy, davulda Radical Noise’dan Emre Şahin, basta Nitro’dan Burak Özgüney ve vokalde Antisilence’tan Erdem Çapar’ın oluşturduğu Sülfür Ensemble ikinci EP’leri “II (Four Songs About Religions, Hard Rock, Binding & John Entwistle)”’ı geçtiğimiz günlerde yayımladı. İlk EP’leri gibi 4 parçadan oluşan alb… Nasıl? Çok sıkıcı değil mi? Ben yazarken sıkıldım, eminim siz de okurken sıkılmışsınızdır. 80’ler TRT ağzı albüm tanıtımlarından bıktım yemin ederim. Her neyse, şöyle başlayayım;

 

II (Four Songs About Religions, Hard Rock, Binding & John Entwistle)

 

Barbarostan aşağıya inmeye çalışıyorum. Minibüs kalabalık ve sıcak. Bir köşe bulup zorla yerleştim. Twitter’ı kurcalarken Sülfür’ün albümlerinin Spotify’da yayımlandığı haberini veren tweet’ini gördüm. Tam zamanına denk geldi gerçekten. Link’e tıkladım ve…

 

3 İngilizce, bir Türkçe parça… Grubun iki albümdür sahaya diziliş sistemi sanki.

 

‘Heaven Prison’. Gitarın sesini duyduğum ilk andan itibaren artık o minibüste değildim. Yaaa biz bu toz toprak içindeki o gitar sounduna aşığız be… Sadece o girişi loop’a alıp günlerce dinleyebilirim. Ama bir dakika, Erdem Çapar’ın vokali girdi önce çığlık çığlığa, öfkeli, üstüne bas ve davul… Şarkı din eleştirisini anlatsa da ben başka bir yerdeyim. Nasıl desem sanki Texas Chainsaw Massacre’daymışım gibi. Tamam, itiraf ediyorum; hayal gücüm biraz kuvvetli. Neyse, bir süre sonra albümü oturarak dinleyemeyeceğimi anladım. Minibüsten indim, yürümeye başladım. Kendi zihnimde klip çekiyor gibiyim. Aklım tamamen şarkının riff’lerine teslim olmuş durumda. Balık gözü kamera, insanların arasında hızlı hızlı hareket ediyor sanki. Sonra ‘Sertkaya’ başladı. Parçanın Türkçe olduğunu biraz geç farkettim.. Hmm 3 İngilizce, bir Türkçe parça… Grubun iki albümdür sahaya diziliş sistemi sanki. Sertkaya riff’leriyle solosuyla albümün en iyisi. Sanki içinde iki ayrı parçayı bulunduruyormuş gibi bir şarkı. Hadi biraz daha ileri götüreceğim, bir doom/sludge klasiği olması için her şeyi var. Mükemmel. Bu arada kafam ara ara ilk albümlerine kayıyor, o da uzun süre keyifle dinlediğim albümlerden biri oldu ama bunda sound daha oturmuş sanki. Ne yaptığını daha iyi bilen bir albüm olmuş. Bunları düşünürken ‘I Sold Your Soul‘ başladı. Kamyon gibi şarkı. Yavaş yavaş gidiyor gibi ama önüne çıkarsanız alır götürür. Solosu da ayrıca zımba gibi, hastasıyım. Ve ‘Die Like John Entwistle‘… İlk EP’de Marilyn Monroe’yu anan grup bu şarkıyla The Who’nun 2002 yılında sex, drugs & rock n’ roll mottosunu bilfiil yaşarken ölen basçısını anarak meşhur meftaların ikinci sayısını yayınlamış. Doom Metal’de marş şarkı olur mu? Olur. Bu olmuş en azından, konserlerde bağıra bağıra söylenir.

 

 

Sülfür Ensemble

 

 

Türk rock ve metal ortamının gediklisi bu dört adam, heavy metal sahnemiz içinde bile karşılığını bulması oldukça güç olan bir tarz icra ediyorlar. Hem de dünya çapında bir kaliteyle. Tamam, bu müzik herkese hitap etmiyor ama en azından extreme metal dinleyicisinin kesin ilgi göstermesi gereken bir grup.

 

 

Ya bu arada ben Beşiktaş’a niye gelmiştim?..