Afrikalı kölelerin Avrupalılar tarafından satılmak üzere, Amerika kıtasına götürülmeleri, çekilen ağır çilenin yüzlerce yılda günümüze taşınması… Kölelik bitti mi, Afroamerikanlar mutlu mu, Obama ya da Colin Powell duygu olarak siyahi mi; bunlar geçmişte olduğu gibi günümüzde de tartışılıyor ve görünen o ki uzunca bir süre tartışılacak. Vatandaşların eşitliğini kağıt üzerinden okursak bugün tabii ki bir siyahinin ABD başkanı, savunma bakanı, dolar milyarderi, vali olduğunu görebiliriz, fakat akıllarda “60 yılda gerçekten de ABD ve dünya bu kadar değişti mi ki?” sorusu, şaşkınlığı da olacaktır.

 

 

Obama, siyahilerin toplu taşıma araçlarında oturmasının yasak olduğu 1955’te, bir beyaza yer vermeyip tarihin en büyük sivil itaatsizlik eylemini başlatan Rosa Parks’ın koltuğunda

 

 

Bizim bu tartışmaya sayfalarımız, günlerimiz, yıllarımız yetmez ama hiphop içerikli sayımızın sunuşunda ucundan da olsa gayet üzücü bu tarihe değinmesek olmaz. Günümüzde hiphop artık sadece bir isyanın aracı olmasa da, geldiği yeri, çıkış noktasını unutamayız. Zaten siz de Türkçe rap sanatçılarının, graffiticilerin, dansçıların hikayelerini okurken aslında onların da ciddi bir kavganın parçası olduğunu göreceksiniz.

 

 

Funk, blues, soul, jazz esintilerinin 1970’lerde ABD’de güçlü bir rüzgara dönüşmesi, sonucunda ortaya çıkan Hiphop kasırgasının Türkçe konuşanları nasıl etkilediği, onların da hiphopa nasıl katkı sağladını anlatmaya çalışacağız.

 

 

1980’lerin sonu 90’ların başı elle tutulur Türkçe eserlerin önce Almanya‘da, sonra Türkiye ve dünyanın birçok ülkesinde icra edilmeye başladığı yıllar. Sadece rap müzik değil, breakdancecılar ve graffiticiler de o günden bugüne etkilerini arttırarak geliyor. 90’ların başında Türkçe rap yapan çok az sayıda kişi ve gruptan bahsederken, 2000’lerin başında “Ben ağırlıklı olarak Türkçe rap” dinliyorum diyebilirdi bir kişi. Günümüzde ise “Ben sadece Türkçe rap seviyor ve dinliyorum” demek çok kolay. Tabii ki sadece tek bir müziğe tutkuyla bağlı olmayalım, güzel neredeyse onu bulalım, ama artık sadece Türkçe rap dinleyebilmenin de rahatlığını hatırlatalım, bu kısa bir süre öncesine kadar imkansızdı… Biz isim verip, adını anamadığımız kişilerin kalbini kırmayalım, ama basit bir Youtube gezintisi esnasında Türkçe rap kliplerinin 250 milyon, 100 milyon, 50 milyon, 30 milyon izlenme sayılarına ulaştığını görebilirsiniz. Düşünün geçmişi çok yeni olan bir tür, sabun köpüğü muamelesi görmeden beğenilerek milyonlarca kere dinleniyor, görüntüleniyor, konserleri tıka basa doluyor.

 

 

Ne mutlu ki bize Türkçe rapin ağırlıklı olduğu hiphop kültürünü size tek bir sayıda anlatabilmemiz artık mümkün değil. Bundan sonra hiphopcular olarak sık sık karşınıza hem sayı içeriklerinde, hem de blogumuz aracılığıyla çıkacağız. Flow Radyo ile ortak hazırladığımız bu sayımıza verdiğini değerli katkılar nedeniyle Nilce Bıçakcıoğlu‘na özel olarak teşekkürü bir borç biliriz. Bugünden itibaren okumaya başlayabileceğiniz sayımızı sadece bir giriş olarak düşünmeniz ve beğenmeniz dileğiyle…