Tıpkı muadili birçok mesele gibi, bu dijital dergiyi doğuran şey de umuttu. İnsanoğlunun dert diye yakındığı şeyin ardında umut yatar. Bizim de dert ettiğimiz şey, hatta bizi bir araya getiren şey de, “iyi müziğe” dair umutlarımızdı.

 

Ülkenin umuda bakış açısı, sadece müzik değil hangi konu olursa olsun Polyannacılık seviyesinde kaldı bugüne kadar. Umut, hiçbir zaman normal bir şeymiş gibi algılanmadı. Geleneklerinde kadercilik olan toplum için sadece dayatma olan bu kavram, nabza göre şerbetçilerin elinde oyuncak oldu. Yani insanı kirleten yine insanın kendisi oldu.

 

Türkiye siyasi tarihinden, kültürüne varana kadar her aşamada umudu için direnen insanların aykırı kabul edilmesi de, başka bir tuhaflık olarak önümüze sıkça servis edildi. Bir gün akla düşen, yüzü gülümseten, içi ısıtan o düşünce insanın yüzünde sert bir mizaca dönüştü. Çünkü, siz konuştuğunuz anda, karşınızdaki gözlerini kaçırıyorsa, sizi yok sayıyorsa varoluş acısı başlar; ve acı güldürmez!

 

Biz de bu sayıda mizacı sertleşmiş, aynı şeyleri söylemekten gına gelmiş ama daha dirayetli bir şekilde müziğe dair umutlarımızı yazdık. Konu bu sayıyla sabit mi? Hayır!

 

Daha yeni başladık.